28 Nisan 2024 - Pazar

Şu anda buradasınız: / LİBYA'DA HAFTAR FİTNESİ DEVAM EDİYOR
LİBYA'DA HAFTAR FİTNESİ DEVAM EDİYOR

LİBYA'DA HAFTAR FİTNESİ DEVAM EDİYOR Ahmet VAROL

Giriş

 

Suriye'de katil Baas rejiminin ve onun saltanatının korunması için işgal gerçekleştiren güçlerin katliamları, kuşatmaları devam ediyor. Bu katliamlar ve kuşatmalar yüzünden özellikle Halep'te büyük bir felaket yaşanıyor. Bir yandan da Musul'u IŞİD'den geri alma iddiasıyla bütün uluslararası güçlerin Irak'taki zulüm rejimiyle işbirliği yaparak başlattığı savaş sürüyor. Bu savaş da on binlerce insanın evlerini, köylerini boşaltmak zorunda kalmasına ve mülteci durumuna düşmesine neden oldu. Zulüm güçlerinin başlattığı savaş görünüşte IŞİD'e karşı bir savaş niteliği taşısa da gerçekte Bağdat'taki uzaktan kumandalı rejimin yürüttüğü Şiileştirme operasyonunun bir parçasıdır. IŞİD ise bu işin bir bahanesi ve oyunu.

 

Suriye ve Irak'ta bu olaylar yaşanırken Filistin topraklarındaki siyonist işgal rejimi de ezana yasak getirmeye çalışıyor. Arakan'da ise Myanmar'daki zulüm rejiminin zulüm uygulamaları yeniden şiddetlendi ve bölgedeki Müslümanları toptan cezalandırma amacına yönelik saldırılar arttı. Bütün bu gelişmeleri göz ardı etmemiz mümkün değil. Ancak ben şahsen bu konuları farklı yazılarda ve farklı yayın organlarında ele almaya çalışıyorum. O yüzden gündemi biraz daha geniş çerçeveli ele almak ve gündemin nispeten dışında kalmış konulara da yer verebilmek için farklı konuları tahlil etmeye çalışıyor, yerine göre okuyucularımızı da diğer yayın organlarında yayınlanan yazılarımız hakkında bilgilendirmeye çalışıyorum. Ayrıca Özel FM'de değerli kardeşimiz Servet Naçar'ın yönetiminde yayınlanan Dünya Döndükçe programımızda da öne çıkan konuları sözlü olarak tahlil etmeye çalışıyoruz. Gerek farklı yayın organlarındaki yazılarımızın ve gerekse Dünya Döndükçe programımızın ses kayıtlarının arşivine de kişisel web sitemiz olan vahdet.info.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Vuslat'ta bu ayki yazımızda da nispeten Suriye ve Irak'taki gelişmelerin gölgesinde kalan Libya'daki gelişmelerden söz edeceğiz. Ancak Libya'daki fitne hareketi hakkında Ribat'ın Eylül 2016 sayısı için yazdığımız "İstikrara Kavuşamayan Libya" başlıklı dosyamızda ayrıntılı bilgi vermeye çalışmıştık. Aynı şeyleri tekrar etmiş olmamak için olayların gelişme süreci hakkında sadece özet bilgiler verecek ve ağırlıklı olarak son aylarda yaşanan gelişmelerin genel bir tahlilini yapmaya çalışacağız.

 

Fitne Savaşından Suheyrat Anlaşması'na

 

Arap dünyasında dikta rejimlerine karşı gerçekleştirilen halk ayaklanmaları ve bu ayaklanmalar karşısında söz konusu rejimlerin tutunamaması küresel emperyalizmi ve onlarla işbirliği içindeki mevcut diktatörleri rahatsız etti. Halkların kazanımlarını geri almak ve dikta rejimlerine karşı mücadelenin genişlemesini önlemek için hemen fitne savaşlarını devreye soktular. Libya'daki fitne savaşının başına da küresel emperyalizmle karanlık ilişkilerinin olduğu bilinen Halife Haftar geçirildi.

 

Haftar'ın Mısır'daki Abdülfettah Sisi gibi devletin ordusuna hükmetme ve ordu vasıtasıyla darbe yapma imkânı olmadığından bir milis gücü oluşturdu. Fakat bu milis gücü vasıtasıyla verdiği savaşla başkent Trablus'u ele geçirme imkânı elde edemedi. İki kere darbe girişiminde bulundu. Ama bu girişimlerinin her ikisi de başarısız oldu.

 

Bu arada Mısır'daki Sisi cuntasının, Arap dünyasındaki diğer dikta rejimlerinin ve küresel emperyalizmin desteğiyle Libya'nın Mısır sınırı yakınında bulunan Tobruk şehrinde, Trablus'taki merkezi yönetime paralel ikinci bir yönetim oluşturdu. Normalde böyle bir yönetimin hiçbir meşruiyeti olmadığı halde Avrupa ülkeleri, BM ve Arap dünyasındaki dikta rejimleri onu resmen tanıdı ve Libya'yla ilişkilerinde muhatap kabul ettiler.

 

Bir yandan da BM, güya Trablus'taki hükümetle Tobruk'taki hükümeti barıştırmak ve aralarında uzlaşma sağlamak için sözde barış faaliyetleri yürütüyordu. Fakat gerçekte Trablus'taki hükümete kendi planlarını dikte etmeye çalışıyor, onu yönetimden tamamen el çekerek ipleri tümüyle Halife Haftar'ın liderliğindeki fitne hareketine teslim etmeye ikna etmek istiyordu.

 

BM, Trablus'taki hükümeti tamamen sahayı terk etmeye ikna etme amaçlı faaliyetlerinden sonuç alamayacağını anlayınca taktik değiştirdi ve Trablus'ta bir ortak hükümet oluşturulması formülü geliştirdi. İşte bu formül doğrultusunda 17 Aralık 2015 tarihinde Fas'ın Suheyrat şehrinde imzalanan ve tarihe de Suheyrat Anlaşması olarak geçen bir uzlaşma anlaşması imzalandı.

 

Suheyrat Anlaşması İstikrar Getiremedi

 

Suheyrat Anlaşması ülkeye barış ve istikrar getiremedi. Çünkü anlaşma her şeyden önce büyük ölçüde fitne örgütünün lideri Haftar'ı memnun etmek amacıyla kaçamak bir şekilde imzalanmıştı. O yüzden de Libya'da siyaset sahnesinde yer alan tüm grupların ittifakıyla değil de Haftar karşısında önemli tavizler vermeye müsait bazı grupları temsilen öne çıkan bir heyetle imzalanmıştı. Dolayısıyla gerçek anlamda bir uzlaşma anlaşması olarak değil de fitne hareketi liderini memnun etme anlaşması olarak imzalandı.

 

Anlaşmanın ikinci ve en önemli kusuru ise fitne örgütünü dağıtmaması, onun Trablus'taki ortak hükümetle bütünleşmesi şartı getirmemesi ve Tobruk'ta yine paralel bir hükümet, paralel bir parlamento dolayısıyla bu paralel yapıya bağlı ayrı bir milis gücü bulundurmaya devam etmesine izin vermesi oldu. Yani Haftar kendisinin fitneye sebep olan yapılanmasını aynen muhafaza edecek, onu sadece kendine özgü bir şekilde koruyacak, buna ek olarak da Trablus'taki hükümete ortak olacaktı. Küresel emperyalizmin amacı da zaten gerçek anlamda bir uzlaşma ve birliktelik sağlanması değil fitneci Haftar'ın Trablus'a sağlam bir kazık çakmasına fırsat verilmesinin sağlanmasıydı. Bunu da bir aşama olarak kullanmak, sonrasında kademe kademe tüm ülkede siyasi hakimiyeti ele geçirmesi için şartları oluşturmak istiyorlardı.

 

Haftar Silahlı Milislerini Muhafaza Ediyor ve Saldırılara Devam Ediyor

 

Milis güçlerini dağıtmayan ve Tobruk'taki paralel hükümet yapısını ve parlamentosunu koruyan fitneci Haftar saldırılarına devam etti. Oysa sorun zaten bu saldırılardan kaynaklanıyordu ve fitne örgütünün saldırıları devam ettiği zaman bir uzlaşmadan, ittifaktan söz edilmesi mümkün değildi. Üstelik Haftar'ın milis güçleri bir yandan da Trablus'taki hükümetin derinlerine kadar girerek onu etkileme, sırlarına muttali olma ve gerektiğinde hareketlerini kısıtlama imkânı elde etmiş olacaklardı. Bunu yaparken diğer tarafta milis güçlerini sadece hükümet karşıtı silahlı gruplara karşı değil bizzat hükümete bağlı askerî birliklere karşı da kullanıyorlardı ve Trablus'taki ittifak hükümetine bağlı olarak oluşturulan El-Bunyanu'l-Mersus adlı askeri birliklere karşı da savaşıyorlardı.

 

Ülkenin Petrol Kaynaklarına El Koyma Girişimleri

 

Petrol Libya için bir hayat kaynağıdır. Çünkü Libya ekonomisi petrolle ayakta duruyor. Fakat ne yazık ki Libya'da Kaddafi sultasının çökertilmesinden sonra fitne hareketinin harekete geçirilmesi bu kaynağın gereği gibi değerlendirilmesini engelledi. 2012 yılında Libya'nın petrolden elde ettiği gelir 36 milyar doları bulurken 2016 yılının ilk on ayında bu miktar iki buçuk milyar doları bile bulmadı. Bunun en önemli sebebi de Libya'nın Suheyrat Anlaşması'ndan sonra ülkenin ekonomisini düzeltmek için petrol ihracatını yeniden düzene sokmak amacıyla girişimde bulunduğu sırada Haftar'a bağlı silahlı milis güçlerinin de harekete geçmesi oldu. Çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Suheyrat Anlaşması'nın onu, paralel hükümet yapılanmasını ve paralel milis güçlerini dağıtmaya mecbur etmemesi kendisine bu imkânı vermişti.

 

Suheyrat Anlaşması öncesinde petrol rafinerilerine baskınlar düzenleyerek çaldığı petrolü Suudi Arabistan'daki petrol mafyası vasıtasıyla dış dünyaya satan Haftar milisleri bu kez rafinerilerin bulunduğu bölgelerin ve özellikle de petrolün ihracında kullanılacak liman şehirlerinin tamamen kendi kontrollerine geçmesini sağlamak amacıyla saldırılar düzenlediler. Bu saldırılar her şeyden önce fitne örgütünün gerçekte ittifak sağlamadığını, Trablus'a da bir kazık çakmak amacıyla oyun oynadığını da gözler önüne seriyordu.

 

Haftar örgütü milisleri petrolün ihracatını kontrol altında tutmak amacıyla özellikle Sidre, Re'su Lanuf ve Zuveytine şehirlerine saldırılar düzenleyerek buraların limanlarını ele geçirmeye çalıştılar. Buralara saldırılar düzenlerken Trablus'taki uzlaşma hükümetine bağlı El-Bunyanu'l-Mersus adlı askerî mekanizmanın IŞİD'in Libya'daki yapılanmasıyla savaş halinde olmasını da fırsat olarak değerlendirdiler. Söz konusu şehirlere yönelik saldırılar doğal olarak petrolün hareketini ve ihracatın yeniden düzene sokulmasını engelledi. Dolayısıyla ülke ekonomisini geliştirmek için kullanılacak en önemli kaynağın değerlendirilmesi mümkün olmadı.

 

Fitne örgütü lideri Haftar'ın gerek petrolün ihracında kullanılan liman şehirlerine ve gerekse petrol rafinerilerinin bulunduğu şehirlere yönelik saldırılar düzenlemesi ve buralarda hakimiyeti ele geçirmeye çalışması aynı zamanda ülkenin bölünmesi ihtimaline karşı da bir hazırlık niteliği taşıyordu. Bölünme durumunda Libya'nın can suyu niteliği taşıyan petrolün kaynaklarının kendisine ait bölgelerde kalmasını istiyordu.

 

Onun bu saldırılarının arkasında kendisini kullanan küresel güçlerin de parmağı vardı. Çünkü onun vasıtasıyla Libya'nın petrol kaynağına el koymak istiyorlardı. Onu uzaktan kumandalı bir fitne lideri olarak devreye soktukları için ülke ekonomisini kontrol etme konusunda da kendisinden yararlanacaklarını biliyorlardı.

 

Trablus'taki Devlet Yüksek Meclisi Haftar'ın petrol hilali olarak isimlendirilen bölgeyi ve bu bölgede yer alan zikrettiğimiz şehirleri ele geçirme oyunlarından rahatsız olduğunu bazı açıklamalarında dile getirdi. Fakat maalesef onu milis güçlerini dağıtmaya veya devletin resmî askerî mekanizmasına ilhak etmeye mecbur etmeyen bir anlaşmanın altına imza atılması böyle bir sonucu doğal olarak ortaya çıkarmıştı.

 

Bingazi'yi Ele Geçirme Çabaları

 

Bingazi, Libya'nın tarihi ve stratejik bir şehridir. Fakat halkının Kaddafi yönetimini benimsememiş olması sebebiyle onun döneminde özellikle ihmal edilmiş, gelişmesi için gerekli yatırımlar yapılmamıştır. Kaddafi'ye karşı halk direnişinin patlak verdiği şehir de burasıdır. Burası petrol hilali olarak isimlendirilen bölgenin doğu kısmının yukarısında ve Akdeniz kıyısında yer alır. Bu şehrin kontrol altına alınması Libya'nın doğu kesiminin kontrol altına alınması açısından büyük önem taşır.

 

Bingazi'nin Haftar milisleri tarafından ele geçirilmesini önlemek amacıyla yerli halk tarafından Bingazi Devrimcileri Meclisi adı verilen bir halk meclisi oluşturuldu. Bu meclis Trablus'taki uzlaşma hükümetinden bağımsız bir şekilde çalışma yapıyor ve Haftar militanlarına karşı savunma yapan silahlı gerilla birlikleri var.

 

Haftar örgütü paralel hükümetini Libya'nın doğusunda Mısır sınırı yakınında yer alan Tobruk şehrine kurduğundan ülkenin doğu tarafını kontrol altına almaya önem veriyor. O yüzden de Bingazi'yi sürekli rahatsız ediyor. Bu şehre ve çevresine sık sık saldırılar düzenliyor.

 

Bingazi'nin taşra semtlerinden olan Kanfuda mıntıkasını ise uzun süre ablukaya alarak ahalisinin dışarıdan insanî yardım almasını bile engellediler.

 

Derne'de Halep ve Musul Yöntemi

 

Derne, Bingazi'yle Tobruk arasında ve Beyza şehrinin de doğusunda yer alan yaklaşık yüz bin kişinin yaşadığı bir şehirdir. Fitne örgütünün milisleri son dönemde bu şehri özellikle hedeflerine yerleştirdiler. Bu şehri bilhassa hedefe yerleştirmeleri bir tür genişleme planı içinde olduklarını ortaya koyuyor. Çünkü Derne ahalisi onun milis güçlerinin saltanatını istemiyor. Dolayısıyla ona karşı olan hareketlere destek veriyor.

 

Haftar'a bağlı milis güçleri geçtiğimiz ay Derne şehrine Kerame Operasyonu adını verdiği bir silahlı hareket başlattı. Operasyonunda aynen Suriye'deki Baas rejiminin ve onun arkasında duran işgal güçlerinin Halep'te, IŞİD'e karşı savaştıklarını ileri sürerek yerli halkı kıskaca alan işbirlikçilerin Musul'da başvurduğu yönteme başvurması dikkat çekiyor.

 

Haftar milisleri Derne'yi her yönden kuşatmaya alarak sıkı bir abluka uygulamaya başladılar. Gıda maddeleri, ilaç ve yakıt gibi zorunlu ihtiyaç maddelerinin bile içeri sokulmasına engel oluyorlar. Ablukayı yarmaya ve içeriye ihtiyaç maddeleri sokmaya kalkışanı tespit ettiklerinde derhal esir alıyorlar.

 

Bu zulüm kuşatmasını sürdürürken içeride "terör örgütleri" olduğunu ve onlara karşı savaş verdiklerini ileri sürüyorlar. Gerçekte ise asıl terörü icra edenler kendileri. Şehri de her yönden kuşatmaya aldıkları ve sıkı bir abluka uyguladıkları için bütün halkı toptan cezalandırıyorlar. Amaçları ise kendilerini istemeyen Derne halkını şartsız bir şekilde kendilerine teslim olmaya zorlamak.

 

Bu arada Haftar liderliğindeki fitne örgütünün aynı zamanda hava gücünün olduğunu ve saldırılarında bu güçlerini de kullandıklarını özellikle vurgulamak gerekiyor. Bu güçlerini Derne'ye yönelik saldırılarında da kullanıyorlar. Çoğunlukla sivil hedefleri vurduklarından sivillerden aralarında kadınların ve çocukların da olduğu birçok kişiyi hunharca katlettiler.

 

Kendilerince sivil halkı şehri terk etmeye çağırıyor ve "terör örgütlerinin silah depolarını" vuracakları iddiasında bulunuyorlar. Bu konuda izledikleri tutumun da Rus işgal güçleriyle Baas güçlerinin Halep'te başvurdukları yönteme çok benzemesi dikkat çekiyor. Gerçekte ise meskun mahalleleri vuruyor ve dediğimiz gibi sivil insanları topluca katlediyorlar.

 

Devam eden abluka ve saldırılar Derne şehrinde aynen Halep'te ve Musul'da olduğu gibi büyük zorluklar ve sıkıntılar yaşanmasına neden oluyor.

 

Dünyanın Suriye ve Irak'la Meşgul Olmasından Yararlanıyorlar

 

Dünyanın, özellikle de İslâm dünyasının gündemini Suriye ve Irak'ta meydana gelen hadiselerin meşgul etmesi Libya'daki fitne örgütünün işini kolaylaştırıyor. Çünkü onun gerçekleştirdiği katliamlar, ablukalar ve saldırılar biraz gölgede kalıyor.

 

İşin en ilginç yanı ise Haftar liderliğindeki fitne örgütünün en başta, imzaladığı sözde uzlaşma anlaşması vasıtasıyla ortak olduğu yapıya karşı savaşıyor olması. Bu savaşı da kendisini piyasa süren ve destekleyen güçlere hizmet kendi halkına ise ihanet etmek için sürdürüyor.

 

 

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul